Ani bir fren sesi. Herşey toz duman. Takla atan bir lüks araç ve etrafa saçılan eşyalar,parçalar. Ortalık yangın yeri; ağlaşanlar, bağrı...

Çalıda ki Ses


 Ani bir fren sesi. Herşey toz duman. Takla atan bir lüks araç ve etrafa saçılan eşyalar,parçalar. Ortalık yangın yeri; ağlaşanlar, bağrışanlar, koşuşanlar, yerde baygın yatanlar.

Telefonlara sarılıp yardım isteyenler bir koşuşturmacadır, hayatta kalanlara yardım edebilmek için.

Ambulans sesleri duyulmaya başladı. Mine hanım, son bir hamleyle kucağında tuttuğu yavrusunu arıyordu, ama nafile hiç bir yerini kıpırdatamıyordu. Dua ediyor, son nefesine kadar da dudakları kımıl kımıl: "Ya rabbi! oğlumu koru! Kimse zarar vermesin." diye.

Siren sesleri yavaş yavaş duyulmaz oluyor. Oysa ki daha fazla duyması gerekmez miydi? Ne oluyor bana, diye düşünürken yine yavrusu geliyor aklına. Gözlerinden düşen yaşlar ve perde kapanıyor, Sanki hiç birşey duymuyor, görmüyor, hissetmiyor.

İleride, çalılar arasında ağlayan bir bebek, kimse sesini duymuyor. Şiddetli çarpmanın etkisiyle hayli uzağa fırlamış bir bebek sesini duyuramıyor. Fakat ağlamaya devam ediyor, yoruluyor, uykuya dalıyor, belkide kendiden geçiyor.

Ali Bey, bugün sebebini bilemediği bir sıkıntı yaşıyor.Bahçeye bakım yapıyor, suluyor. Her zaman ona dinginlik veren işler, bugün işe yaramıyor. İçeri geçip biraz uzanayım diyor. Her zaman uyku sorunu çeken Ali Bey, birden dalıveriyor. Rüyasın da oğlu gelini bir telaş içindeler. Gelini "Baba oğlum sana emanet."diye bağırıyor. Aniden uyanıyor. "Allah! Allah nedir bu?" diye söylenirken eli kumandaya gidiyor. Son dakika haberleri ekranda. Ünlü işadamı feci kaza geçirdi, hastanede yaşam mücadelesi veriyor. Ailesinden üç kişi de hastanede ancak durumları hakkında kesin bilgi yok. Yol kayganmış, karşısına aniden araç çkmış,...mış...mış. Ali Beyin kulaklarında bir uğultu,artık hiç birşey duymuyor. Şok denen şey bu mu Ya Rabbi!. Donmak adeta taş kesilmek! Güle oynaya torunlarını öpe koklaya yolcu etmişti. Allahım yardım et!. Aklımı toparlamam lazım. Allahım yardım et!

Bir müddet geçtikten sonra telefona sarıldı. Nerde nasıl olmuş? Şimdi nerdeler gibi. Hemen giyinip yola çıktı. Dilinde dualar" Allahım evlet acısı, torun acısı verme" diye diye.

Sabaha karşı hastaneye ulaştı. Kapıdan içeriye almak istemediler." Ben babasıyım yavrularım nasıl ?" diye.

Hıçkırmaya başladı." Bey amca gel şuraya otur.Takdir Allahındır doktorlar şimdi bir açıklama yaparlar." dedi görevli.

Ameliyathanenin kapısı açıldı ve beyaz önlüklü doktor göründü. Yüzünden birşeyler anlamaya çalışan Ali Bey hiç birşey anlayamadı. Ta ki doktor gelip" Başın sağolsun hiç birini kurtaramadık" deyinceye kadar.

Ki kimi? Kimleri? diye kekelemeye başladı. Başından kaynar sular döküldü. Sedyeye yatırıldı. Doktor" Takdir böyleymiş elimizden geleni yaptık. Senin şimdi sağlam durman lazım" diyordu.

"Dördünün cenazesini ne zaman istersen alabilirsin" diyordu." Ali Bey´in beyninde şimşekler çaktı: " Dört değil beş kişiydiler." diye bağırıyordu." Dört değil beş." Kısa bir sessizlik oldu, doktor "Buraya beş değil dört kişi getirildi. Amcam ben bilmiyorum polisle konuşun" dedi. Ali Bey polisin yanında aldı soluğu,"Yavrum bugün olan kazada dört kişi getirilmiş, beş kişiydiler arabada." diye yalvardı adeta.

Ali Bey'in kazanın olduğu yere bir gidelim araştıralım." Sözüyle yola çıktılar, sabah ezanları okunuyordu. Ali Bey namazını kılıp yola devam etti.

Hala yerde cam kırıkları vardı. Araba desen yamaçta duruyordu. Etrafa bakan polisler" Burda kimse yok be amcam." diye teselli etmeye çalışıyorlardı. Ama Ali Bey ısrarla " Küçük torunum Ali'm vardı, biraz daha aryalım." diye yalvarıyordu.

"Gelinim bana emanet etti, lütfen birdaha arayalım." Sanki zaman durmuş, yoldan araba geçmiyor, polisler konuşmuyor; Adeta boşluk zaman ve mekan yok. Bir müddet daha aradıktan sonra"Bey amca bak bulamadık! Olsa görürdük, duyardık." dediler. Ali Bey onları duymuyordu sanki.

"Buralarda olmalı yavrum, hissediyorum. Bir daha arayalım oğlum." diyordu.

Biraz daha yamaçtan aşağıya inmeye başladılar."Buraya kadar nasıl gelecek ki küçücük bebe." diye söyleniyorlardı.

Cılız bir ağlama sesiyle irkildiler. Ali Bey'de duymuştu. Koşar adımlarla ama düşmemeye çalışarak sesin geldiği yöne yöneldiler. Allahım! Çalıların üzerinde yavrusunun yavrusu öylece yatıyor. Sesi çok cılızdı mecali kalmamıştı.

Koşup kucağına aldı," Çok şükür bulduk" diye bağırıyordu. Polislerde gelmiş hayretle bakıyorlardı.

Ali Bey'de "Veren de O, alan da O" diye teselli ve tevekkülle küçük Ali'sine sarılıp ağlıyordu.


BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.