Dışarıda yakıcı bir sıcak evlerin içine nüfuz etmekte. Bu öğlen sıcağında herkes evlerine çekilmiş nefesleniyorlar. Medine her zamankinden...

Hasret

Dışarıda yakıcı bir sıcak evlerin içine nüfuz etmekte. Bu öğlen sıcağında herkes evlerine çekilmiş nefesleniyorlar.

Medine her zamankinden daha hüzünlü, Osmanlı askerleri kuşatmanın kıskacında iyice sıkışmış bir durumda. Erzakları da gün geçtikçe erimekte. Komutan, askerlerine ne yedireceğim, diye kara kara düşünmekte.

Hava birden karardı sanki, gözlerini havaya kaldırınca bir de ne görsünler? Sürüler halinde çekirgeler geliyor.  Çöl kaplanı Fahrettin Paşa, "Evlatlarım, çekirgelerle karnınızı doyurun.", diyor. Bütün ordu karnını doyuruyor. Rabbim aç bırakmadı, diye askerler şükrediyor.

Osman Bey, çatışmada başına şarapnel parçası isabet etmiş, bilinçsizce yatıyordu. Bir haftadır, düzelme yoktu. Hastaneler boşaltılacak, yürüyebilecekler yürütülecekti. Yaralı olanları kağnılarla tahliye edeceklerdi fakat Osman Beyin kıpırdamaması lazımdı.

Medine eşrafından Ahmet Beye konuşmaya gidip bir müddet evlerinde misafir edebilirler mi, diye soracaktı. Fahrettin Paşa çok düşünceli idi. Kimseyi arkada bırakmak istemiyordu. Fakat doktor müsaade etmiyordu.

Paşanın ricasını emir telakki eden Ahmet Bey, havanın kararması ile Osman Beyi evine götürmüştü.

Böylece günler geçiyor henüz bir iyileşme görünmüyordu. Osmanlı askerleri çekilmiş, arkalarında koca bir hüzün bırakmışlardı. Kendilerini çaresiz ve yalnız hissediyordu Medine halkı.

Osman Beyde nihayet yavaş yavaş bilinci açılmaya başlamıştı ancak daha nerede ve kimin yanında olduğundan habersizdi.

Evin küçük çocukları yanına geliyor, konuşmaya çalışıyorlardı. Birkaç gün daha bu şekilde geçtikten sonra zihni daha netleşiyor olanları hatırlamaya başlıyordu.

Çöl kaplanı Fahrettin Paşanın onu bırakıp gitmesine çok üzülmüştü. Ahmet Bey, doktorun izin vermediğini anlatınca biraz rahatladı. Daha ayağa kalkamıyordu kalkabilecek mi idi, henüz bilinmiyordu.

Üç ay sonra yavaş yavaş yürümeye başlayan Osman Bey, vatanına dönme yollarını araştırıyordu fakat şu an böyle bir şey mümkün görünmüyordu. Ortalığın yatışması lazımdı.

Ahmet Bey, Osman Beyi oğlu olarak tanıtıyor ve kaza geçirdiğini söylüyordu. Dikkat çekmemesi için dışarıya da çıkartmıyordu.

Yıl tamamlanmak üzereydi fakat ortalık yatışma yerine iyice yangın yerine dönmüştü. Bu gidişle de durulmayacağı belliydi.

Bir gün Ahmet Bey, Osman Beye dönerek "Oğlum, ortalığın düzeleceği yok. Seni, şimdi buralardan çıkartamayız. Senin de artık bir düzenin olsun. Evini yolunu bil oğlum.", der. Sabaha kadar bu teklifi düşünen Osman Bey, Ahmet Bey’e hak verir. Bir yıldan fazla oldu hâlâ vücudundaki arızalar bitmemiş ve İstanbul’a gitme imkânı da yoktur.

Böylece düzenini kurar .Yıllar, yılları kovalar ve artık vatan özlemi dayanılmaz hâl almıştır. Ölse de vatanında ölmek istemektedir.

Eşini ve çocuklarını da yanına alarak yola çıkar. Uzun uğraşlar ve meşakkatlerden sonra İstanbul Boğazı'ndan geçmektedirler. Hüzün içinde akıp giden yılların arkasından nihayet kavuşmuştur vatanına.

Eşine ve çocuklarına İstanbul’u tanıtmaya başlamıştır. Yalılarının önünden geçerken gözleri dolar. İşte çocukluğumun geçtiği yer, bakalım ne oldu?

Nihayet rıhtıma yanaşmıştır vapur. Oradan bir at arabasına binerek yalının adresini verir. Yollar çok uzun gelmiştir. Bir saate yakın sürer. Yalının tokmağına hızlı hızlı vurur, kimle karşılaşacak merak içindedir.

İçeriden "Kim o?", diye soran sese karşılık, kendini tanıtır. Kapı ardına kadar açılmıştır. Annesinden görevi devralmış olan Ayşe Hanım tanımıştır, Osman Bey’i buyur eder, göz yaşları içinde. Beyim biz sizin şehit düştüğünüzü zannetmiştik.

Eve doğru giderken bahçedeki ağaçların ne kadar büyüdüğüne hayretle bakar. İçeriden yaşlı bir ses "Kimmiş kızım?", diye sormaktadır. Osman Bey "Benim anne.", diye boynuna sarılır.

Hasret bir türlü bitmeyecekmiş gibi kenetlenmişlerdir. İkisi de ağlamaktadır. Neden sonra ağlamayı bırakıp, karısını ve çocuklarını tanıtır. "Baban da bu günleri görseydi keşke!", diye hayıflanırken, "Nasip değilmiş anne, mekânı Cennet olsun.", der.

Böylece ana oğul kavuşmuşlardır. Ertesi gün babasının mezarına hep birlikte giderek dua ederler. Artık vatan toprağında eşi ve çocuklarıyla beraberdir. Annesi ile de bol bol vakit geçirir. Yaşayamadığı yılların acısını çıkarırcasına. 

Allah’ım bu millete bir daha böyle acılar gösterme.  






BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.