Ne dalgaların sessizliği, ne de kuzuların sessizliği vardır. Sadece ölümün sessizliği vardır belki de. Doğduğumuz andan beri bizi her an takip eden, yanımızda bir gölge gibi olan. Fakat bizim duymadığımız, hissetmediğimiz ölümün sessizliği.

Hiç beklemediğimiz anda birden karşımız çıkar ve bizi alır götürür. Dur, diyemezsin, biraz daha vakit ver, diyemezsin. Eğer vakti gelmediyse zamanı, zaten yanlış alarm misali almayacaktır. Sadece bir uyarıdır belkide, dikkatli ol, diye.

Fakat gerçekten almaya geldiyse de hiç bir şey durduramaz. Ne malın, ne sevdiklerin fayda vermez, hiç yalvarma. Sadece geleceği kesin olan sona, hazırlıklı ol ki merdane ölümün yüzüne gülesin.

Nasıl hazır olunur, diye düşünürseniz eğer! Tabi ki her şeyin, hükmünün sahibi olan Allah'ın emirlerine uyarak. Başka da çaresi yok.

Deprem çantası hazır bekleyin diyorlar ya, memleketimiz deprem bölgesi diye çantanızı hazır tutun. İşte ondan daha kesin olan ve gelecek olan ölüme daha da hazırlıklı olmalı ve iman ve ibadetimizi sağlamlaştırmalıyız. Bizi yoldan çıkarmaya çalışan nefis ve şeytanla mücadele etmeliyiz ki şerlerinden korunalım.

Yoksa gaflet bizi büyük ve ebedi felaketlere götürür. Nefesimizi teslim ettikten sonraki pişmanlıkların hiç bir faydası yok. Onun için aklımızı başımıza alıp, ona göre hareket etmeliyiz.

Dünyevi iflasların, zararların bir çaresi bulunabilir. Fakat ahirette ki iflasın çaresi yok. Onun için fırsatımız varken, son nefesimizi vermeden, imanımızı tazelemeli ve hatalarımızdan tövbe edip tekrar imanımıza sarılmalıyız.

Hep ölümü düşünerek yaşanır mı, demeyin. İsterseniz düşünmeden yaşayın, ne kârınız olacak? O zaman nefsimiz iyice azıp, Yaratanını unutup kendimizi iyice bataklığa sürükleyeceğiz.

Peygamberimizin sözü olan "Nasihat istersen ölüm yeter" sözü bize yol arkadaşı olsun. Yolumuzu, yönümüzü kaybetmeden iyi birer kul olarak bize verilen ömür sermayesini kullanalım.

Ebedî iflasın çaresi yok. Tekrardan hayatımızı çek edelim. Var mısınız?